İster on sekiz yaşında olun ister elli... Ailenizi sürekli memnun etme ihtiyacının bir bedeli vardır ve bu mutsuzluktur. Ebeveynlerimiz saygıyı hak eder, özgürlüğümüzü tamamen sınırlayan korkuya dayalı bir bağlılığı değil.
Sürekli olarak yaşanan ikinci bir kişiyi hayal kırıklığına uğratma korkusundan daha yararsız bir korku yoktur. İnsan zihninin altında yatan tüm korkular arasında (karanlık korkusu, sevilmeme korkusu, başarısızlık korkusu vb.) sıklıkla tekrarlanan bir korku vardır: aileyi hayal kırıklığına uğratma korkusu.
Peki tüm bunların kaynağı nedir?
Birçok insan için diğer insanların görüşleri benlik kavramlarının temelini oluşturur. Bu nedenle, bir dereceye kadar benlik saygımız başkalarının görüşlerine dayanır. Yakın çevremizi hakkımızda iyi düşünmeyen insanlarla çevrelersek öz sevgi ve saygıyı geliştirmek zor olacaktır. Bu nedenle çoğumuz ebeveynlerimizin bizim hakkımızda ne düşündüğünü derinden önemsiyoruz. Ebeveynlerin sevgileri koşulsuz olmalı, değil mi? Ancak, bu her zaman böyle değildir. Bazen kendilerini ifade etme ya da size davranma biçimleri ancak onların istediklerini yaparsanız seveceklerini ve destek vereceklerini hissettirebilir.
Bazı insanlar için, ebeveynlerinin sevgisini, desteğini kaybetme veya onların üzülebileceği olasılığı, onları gerçekten istediklerini yapmaktan alıkoyar. Her insan bu korkuyu kendi tarzında ifade eder. Bazı bireyler “güvenli” bir iş seçerek ebeveynlerini hayal kırıklığına uğratmamak için gerçekten sevmedikleri ama finansal istikrara yol açacağını düşündükleri bir kariyere yönelirken bazıları ise başarısız olma korkusu nedeniyle risk almaktan kaçınır.
Hayal kırıklığına uğratma korkusu, yaşama korkusundan başka bir şey değildir ve her korku gibi onunla da yüzleşilmelidir. Bunu yapmazsak, aslında hiç de istediğimiz şeye benzemeyen sahte bir hayata şekil vermiş olacağız.
“Bazı kararlarım veya davranışlarımla ailemi sürekli hayal kırıklığına uğratmaktan korkuyorum.” Şu anda aklında bu tür bir endişe varsa, stresli bir yaşam dönüm noktasındasındır. Dışarıdan ve o durumda olmayan biri tarafından bakıldığında, bu durumlarda yapılması gerekenin cevabı basit ve açıktır: Kendi ihtiyaçlarınıza öncelik vermelisiniz.
Birini hayal kırıklığına uğratma korkusu, hayal kırıklığına uğratarak iyileşir.
Şu anki hayallerinizi gelecek on yıl içerisinde gerçekleştirmemiş olursanız nasıl hissedersiniz? Ebeveynlerinizi hayal kırıklığına uğratmak çok acı verici olabilir. Ancak, kendi beklentilerinizi karşılamamak daha da fazlasına sebep olacaktır. Mutlu olmak için kimi hayal kırıklığına uğratmanız gerektiğini seçmeniz gerekir. Bu nedenle de bizi şaşırtsa da bazı durumlarda hayal kırıklığına uğraması gereken kişi ailemizdir. Bunu yaparak, kendimizi gerçekten arzuladığımız gibi gerçekleştirmemize izin veririz. Adımı atarken başka bir şey daha olur: korku kapanı özgürleşmek için etkisiz hale gelir.
“Ailemi hayal kırıklığına uğratmaktan korkuyorum, bu doğru, çünkü gerçekten istediğimi yaparsam, onların hayal kırıklığına ve hatta acı çekmesine neden olacağını düşünüyorum. Ve böyle bir şey kendimi suçlu hissettiriyor. " Bu tür bir akıl yürütme yıllarca sürdürülebilir. Kendi isteğimiz doğrultusunda ailemizin isteğini yapmamak onlar için incitici veya yıkıcı değildir. Çünkü iyi ebeveynler, çocuklarının kararlarına saygı duyarlar (bazen onlarla paylaşmasalar da). Kişi kendi kendine şunu söyleyebilir: "Ailemi hayal kırıklığına uğratmaktan korkuyorum ve bu nedenle en iyisi arzularımı bir kenara bırakıp onların beklentilerini karşılamaya devam etmeliyim”. Kendimizi bunun en iyisi olduğuna ikna ediyoruz. Ancak hayal kırıklığının, ruhumuzu hapseden, yakalayan hüznün gölgesinin ortaya çıkması uzun sürmüyor.
Birini hayal kırıklığına uğratmaktan korkan ve varlığını memnun etme ihtiyacına odaklayan kişi, dış takviye ile yaşar. Onlar “çok iyi, seninle gurur duyuyorum” ya da “Verdiğin karar en iyisi” dediğinde yaptığımız şeyin bizim için doğru olduğunu düşünürüz. Bu doğrulama biçimi, tüm yaşamımızı sırtımızı sıvazlamaya bağımlı hale getirdiğimizde, potansiyelleri ve özgürlükleri geçersiz kılar, sınırlar. Yaklaşımı değiştirmek ve bakışı kendine yönlendirmek gerekir. Yaptığımız şeyin doğru mu yanlış mı olduğunu doğrulaması gereken tek kişi, kişinin kendisidir. Kendi beklenti ve arzularımıza göre hareket ederek kendimizi güçlendirmeye alışmalıyız. Senin için en iyisini bilen tek varlık sensin.
Gereksiz korku yüklerinden kurtulmak gerekir ve bunun için atılması gereken ilk ağırlık, onları hayal kırıklığına uğratmanın suçluluk duygusudur. Anlamlı, mutlu ve doyumlu bir yaşama sahip olmanın tek yolu kendi isteklerinizin peşinden gitmek, kendi beklentilerinizi karşılamaktır. Bunda yanlış bir şey yok. Mutlu olma arzumuzu reddeden bizi doğru sevmez.
Suçluluk duygusundan yoğunluğu çıkaralım ve yapalım, kendi kararlarımızı cesaretle verelim.
Comments